Türkiye’de Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile sürdürülen rejim, toplumun bazı kesimlerine yönelik yıllardır açık ve örtülü şekillerde bir sosyal soykırım yürütmektedir. Hizmet Hareketi üyelerine yönelik yürütülen toplumsal linç ile, yakınları ile birlikte sayıları 8,5 milyona ulaşan bireyler, doğrudan ve dolaylı olarak hak ihlallerine uğradı, telafisi zor mağduriyetler yaşadı. Devletin onlarca yıldır dışladığı Kürtler üzerindeki baskı ve onların etnik kimliklerini inkar politikası aynen devam ederken, Aleviler ve solcular gibi belli kesimlerin maruz kaldığı ayrımcı ve baskıcı uygulamalar da varlığını sürdürüyor.
Bütün bu süreçlerin en büyük mağdurları, bebekler ve çocuklardır. On binlerce çocuk, anne babalarının soruşturma bile geçirmeden işlerinden çıkarılmalarına, gözaltına alınmalarına ve tutuklanmalarına şahit oldu. On binlerce çocuk, hayatlarını tehlikeye atarak anne babalarıyla birlikte ülkelerini terketmek zorunda kaldı. Çoğunluğu çocuk 35 kişi bu zorlu yolculuklarda hayatını kaybetti.
Kanunlar, KHK ve OHAL mağduru kadınlar için uygulanmamıştır. 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/4 maddesine göre, “hamile veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş kadınlar hakkında, hapis cezasının infazı, geri bırakılır.” hükmü uygulanmamış, bu durum kadın ve çocuklara yönelik ciddi hak ihlalleri doğurmuştur.
Henüz anne karnındaki bebekler, yeni doğmuş çocuklar, hamile veya lohusa anneleri ile birlikte OHAL/KHK soykırımının hukuksuzlukları ile tanışmıştır.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün (CTE) açıkladığı verilere göre 9 Mart 2021 tarihi itibarı ile 345 bebek, tutuklu yada hükümlü anneleriyle birlikte cezaevinde bulunuyor. 2016 yılından bu yana tespit edilebilen 864 bebek ve 3,000’den fazla çocuk siyasi mahkum anneleriyle birlikte cezaevinde özgürlüklerinden mahrum bir şekilde büyümek zorunda kaldı.
Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere yönelik baskı, şiddet ve sağlığa erişim önündeki engel ve kısıtlar, her geçen gün artarak devam ediyor. Bu ihlallerden en çok etkilenen kesimlerin başında çocuklar geliyor.
Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu’nun bildirdiğine göre, COVID-19 salgını nedeniyle, anneler toplu ortamda hastalığın çocuklarına bulaşmasından korktuğu için çocuklarını yanlarında tutmak istememiş ve cezaevi dışındaki akrabalarının yanına göndermiştir. 31 Aralık 2021 itibariyle 1,941 çocuk cezaevinde bulunuyor.
ATO İnsan Hakları Komisyon üyesi Dr. Ayşe Uğurlu, 0-6 yaş arası çocukların, baskı ve otoritenin bulunduğu mekanlarda yaşamak zorunda bırakıldıklarını söyledi.
‘DOKTOR KONTROLÜNDE OLMALI’
Cezaevindeki çocukların akranlarıyla görüşemediklerini ve yaşlarına uygun eşya ve oyuncaklara erişemediklerini belirten Uğurlu, çocukların cezaevinin baskıcı tutumuyla büyüyerek birer yetişkin gibi davranmak zorunda kaldıklarını kaydetti. 0-6 yaş arası çocukların kreş dönemlerinde bu şansı elde edemediklerini söyleyen Uğurlu, “Özgür olabilme, yürüyebilme, koşabilme şansları çok az. Diğer yandan sağlık kuruluşlarına gitmesi gerektiğinde bir takım engellemelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. Çocukların düzenli olarak doktor kontrolünde olması çok önemli.” ifadelerini kullandı.
ANNELERİN YAŞADIKLARI SORUNLAR
Anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocukların iyi bir yaşam sürdüremediğine dikkat çeken Uğurlu, “Sağlıklı beslenemiyorlar, çünkü annelerinin ve diğer mahpusların yaşadığı tüm sorunları onlar da yaşıyor. Süte, mamaya, sağlıklı bir çocuk bezine erişemiyorlar. Yeterince protein alamıyor, et yiyemiyorlar; sağlıklı ve dengeli beslenemiyorlar. Sağlıklı bir ruh sağlığının olabilme imkânı az.” dedi. Çocukların eğitim haklarından da mahrum olduklarını aktaran Uğurlu, “0-6 yaş arasında en önemli zihinsel gelişimi sağlayacak şey oyun. Çocuklar oyunu da kendi akranlarıyla oynamalı. Yetişkinlerin bile o koşullardan ötürü yaşadığı ruhsal ve bedensel bir sürü travmanın olduğu bir ortamda çocuğun ruhsal ve bedensel olarak yaşayacaklarını tahmin etmek zor değil.” dedi. Cezaevlerinin çocuklar için bir tehdit mekânı olduğuna işaret eden Uğurlu, ceza infaz sistemindeki yasaların yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtti.
Cezaevlerindeki çocukların yanında, anne-babaları tutuklanan on binlerce çocuk ebeveynleri olmadan hayata tutunmaya çalışıyor. Bunlara ilaveten, yine binlerce çocuk tutuklanma tehlikesi, ötekileştirme ve toplumsal linçten kaçan KHKlı anne babalarıyla birlikte ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştır. Kimi durumlarda, aile bireylerinden tutsak olanlar Türkiye’de kalmış, diğer aile bireyleri başka ülkelerde hayata tutunmaya çalışmıştır. Aileler parçalanmıştır.
Büyük çoğunluğu üniversite mezunu bu ailelerin çocukları, yaşadıkları ötekileştirme, toplumsal linç, cezaevi ziyaretlerinde çıplak arama, anne ve babalarının gözleri önünde tutuklanması, işlerini kaybetmesi gibi nedenlerle ağır psikolojik travmalar yaşamıştır.
Türkiye’de Öteki Çocuk Olmak kitabı, toplumsal bir linç ve tecrite tabi tutulan ve fişlemelerle gelecekleri karartılan, ötekileştirilen ailelerin çocuklarının yaşadığı bütün hak ihlallerini 146 fotoğraf karesinde kaydetmeye çalışıyor. Bu çocukların yaşadıkları ağır hak ihlalleri nedeniyle körpe bedenlerinin ve ruhlarının katlanmak zorunda kaldığı ağır dramların hikayesini anlatmak için fotoğrafların lisanından yardım alıyor. Aktivist, gazeteci, öğretmen, tasarımcı ve hak savunucularından oluşan 10 kişilik ekip tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de Öteki Çocuk Olmak’ kitabı, ağır hak ihlallerinin en büyük mağduru olan çocukların ızdırabını tarihe not etmek istiyor.
Cezaevlerinde kalan kadın hamile tutuklu ve hükümlüler, işkence, kötü muamele ve tedavi hakkının engellenmesi gibi hak ihlalleri nedeniyle karnındaki bebeklerini kaybetmişlerdir.
Çocuklar, ebeveyn ve akrabaları ile cezaevlerindeki yakınlarını ziyaret etmek amacıyla yaptıkları seyahatlerde yaşanan trafik kazaları nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
Anne ve babaları tutuklu çocuklar evlerinin geçimini sağlamak için bilmedikleri işlerde çalışmak zorunda bırakıldı. Tecrübesiz çocuklar yaşadıkları iş kazaları nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
Gözaltındaki hamile kadınlar duruşmalar esnasında, yaşatılan ağır hak ihlalleri nedeniyle karnındaki bebeklerini kaybetmişlerdir.
Gözaltına alınan hamile kadınlar, kollukta gördükleri işkence ya da uzun süre ve ağır şartlarda kaldıkları nezarethanelerdeki kötü muameleler nedeniyle karnındaki bebeklerini kaybetmişlerdir.
Anne ya da babaları cezaevlerinde olan çocuklar, gerek devlet tarafından gerekse toplumsal olarak yaşatılan ağır baskılar sonucu yaşanan psikolojik travmalar nedeniyle intihar etmiştir.
Yaşam hakkına yönelik ağır baskılar neticesinde aileleri ile ülkelerini terk etmek zorunda kalan çocuklar, kaçış yollarında karşılaştıkları tehlikeler nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
Yurt içinde tedaviye ulaşma hakkı kısıtlandığı, tedavi amacıyla yurtdışına çıkışlarına izin verilmemesi sebebiyle tedavileri engellenen çocuklar hayatlarını kaybetmişlerdir.
Haklarında sözde terör örgütü üyeliği soruşturması başlatılan hamile kadınlar, yaşadıkları üzüntü stres sonucu karnındaki bebeklerini kaybetmişlerdir.
***
Vefat sayıları Nisan 2016 – Eylül 2022 tarihleri arasındaki zaman dilimi baz alınmıştır.
- 2016 – 10
- 2017 – 13
- 2018 – 25
- 2019 – 14
- 2020 – 13
- 2021 – 6
- 2022 – 1
"Türkiye'de Öteki Çocuk Olmak" Fotoğraflarla masum çocukların yaşadıkları zulümleri anlatan ilk kitap özelliği taşıyan 340 sayfalık çalışma artık Google Books ve Google Play'de. https://t.co/GLBVKiicGj pic.twitter.com/agQ6YybYgf
— Advocates of Silenced Turkey (@silencedturkey) January 18, 2023
GOOGLE BOOKS PDF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder